Yabancı Dil Öğrenmek Zorundayız!

Merhabalar;

Daha önce kendimden bahsetmemiştim galiba. Endüstri mühendisliği 3.sınıf öğrencisiyim. Kasım ayında Industryolog Akademi’ye katıldım ve hala Akademi’deyim. Akademi’de ekip arkadaşlarımın sayesinde hayatımız boyunca  bir şeyler üretmenin en önemli şeylerden biri olduğunu anladım ve üretmek niyeti ile kendi blog sayfamı açtım. Sayfamda kendimi geliştirmeye çalıştığım ya da yeni öğrendiğim ve başkalarının da işine yaracağını düşündüğüm bilgileri paylaşıyorum. Bu yazımda diğer yazılarımdan farklı olarak bir deneyimimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Endüstri Mühendisliği 3.sınıf öğrencisi olduğumu söylemiştim. Bu dönem diğer dönemlere göre çok daha farklı dersler alıyorum. Bunlardan birisi de Teknoloji Yönetimi Dersi. Dersin ismini ilk duyduğumda çok ilgimi çekmişti, ki dersi gördükçe ilgim daha da artmaya başladı. Hocamız bu derste vizenin olmayacağını ve dersi bizlerin işleyeceğini söylediğinde baya şaşırmıştım, çünkü bu daha önce deneyimlemediğim bir duyguydu ve nasıl davranmam gerektiği hakkında pek bir fikrim yoktu. Daha önce hiç mi sunum yapmadın, abartma falan diyebilirsiniz. Fakat şöyle ki bugüne kadar yaptığım sunumlar taş çatlasın 20 dk sürmüştür ve İngilizce ders işlemekten bahsediyoruz.

 

 

İlk derste ikili gruplarımızı oluşturduk ve grup olarak hangi konuyu anlatacağımızı belirlemek adına kura yaptık ve bize 2.hafta anlatılacak olan Innovation Trends and Pattern konusu çıktı. Sunumumuz başlarda olduğu için bir yandan sevinmiştik, fakat diğer taraftan 2 hafta sonra yapacağımız için de telaşa kapılmıştık.

Bu heyecanla tabi hemen planlar yapmaya başladık ve asla son güne kalmayalım, şimdiden yapalım, son güne kalırsa çok zorlanırız falan dedik ekip arkadaşımla ve evlere dağıldık. Sonucunu tahmin ediyorsunuz diye düşünüyorum. Son gün biz hala sunumu bitirememiştik. Daha var ya yarın yaparız diye diye son güne kalmıştık yine ve çok gerilmiştik. Diyorum ya tüm ders saati bizim ve biz arkadaşlarımızın o konuyu öğrenebilmesi adına elimizden gelenin daha fazlasını yapmak zorundaydık. Neyse son gün sabahlayarak sunumumuzu bitirdik. Sunumu hazırlarken o kadar çok araştırma yaptık ki, bu bizim avantajımıza oldu. Eğer araştırmayı bu kadar çok yapmasaydık, konuya çalışma zamanımız kalmadığı için kötü bir sunum geçirebilirdik. Siz sizin olun işinizi son güne bırakmayın 🙂

Neyse sunum sabahı gece uyumamanın verdiği gerginlikle okula geldim. Normalde duygularımı pek belli eden bir insan değilim ama, iş toplum önünde konuşmaya geldiğinde heyecanımı yenemiyorum bir türlü. Sınıfta ki arkadaşlarım 3 yıldır tanıdığım insanlar. Birbirimizi artık çok iyi tanıyoruz ve dersin hocası da en sevdiğimiz hocamız, heyecan yapmama gerek yok farkındayım ama kendime bir türlü bu konuda söz geçiremiyorum. Yine heyecanlandım tabi, sağ olsun ekip arkadaşım ve sınıftaki arkadaşlarım bir nevi bu heyecanı sunum öncesi yenmemi sağladılar.

Bölümüm %100 İngilizce olduğu için sunumu İngilizce yapmak zorundayız. Bu hayatta kendime en güvenmediğim konuda İngilizcem maalesef. Heyecanımın yarısı bundan kaynaklı olabilir aslında. Bu konuda kendime hiç güvenmiyorum. Neyse sunumu yapmaya başladık, tabi ben İngilizce olan yerleri okuyarak geçiyorum ve daha sonra bu yerleri Türkçe anlatarak daha iyi anlaşılmasını ümit ediyorum. İngilizce okuyorum dediğime bakmayın, yok böyle bir telaffuz. Şöyle ki okumayı bitirdikten sonra durup düşünüyorum ya ben ne dedim diye, öyle bir telaffuz 😦

Yarı Türkçe yarı İngilizce konumuzu anlattık. Gelen tepkiler çok iyi yöndeydi, fakat ben bir türlü sevinememiştim. Çünkü kendimi biliyorum, objektif olmak gerekirse 4 yıldır hazırlıkta dahil olmak üzere İngilizce bölüm okuyan biri olup ta , sunumda kendi cümlelerimi kullanamam beni çok üzdü. Türkçe anlatırken beni kimse durduramaz gibi hissetmiştim, çünkü konuya hakimdim. Fakat, söz konusu İngilizce okuduğum yerler de (okuduğum diyorum çünkü asla konuşamadım) kendimi o kadar kastım ki anlatamam size. İlk defa kendimden bu kadar utandım.

İngilizce’nin günümüzde ne kadar önemli olduğunun herkes farkındadır diye düşünüyorum. İş hayatına girmeden önce kişisel yetenekler bakılmaksızın ilk kriterin İngilizce olduğu bir dönemdeyiz. Yani şuan İngilizce bilmek bir ayrıcalık değil, bir zorunluluk. Biz ne kadar öğrenemiyorum ya diyelim kimsenin umrunda değil, olmazda. Böyle bir gerçeği bilip te bir şeyler yapmamak beni çok kötü hissettirdi.

 

Hisssettirdi hissettirdi de, o günden sonra bir şey değişti mi diyecek olursanız eğer kendimi geliştirmek adına her gün bir makale okumaya karar verdim ve okuyorum. İngilizce’de kelime haznesinin çok olmasının faydalarını hepimiz biliyoruzdur, ben bugüne kadar sadece kelimeleri ezberlemeye çalıştığım için çok fazla yol kat edemediğimi fark ettim ve kelimeleri aklımda kalacak şekilde nasıl öğrenebilirim diye  araştırmalar yaptım ve aşağıdaki videoya rastladım. Benim işimi çok kolaylaştırdığını düşünüyorum. Belki size de faydası dokunur diye aşağıya bırakıyorum. Her şeye sıfırdan başladığım için daha çok başlardayım. Çok çalışmam lazım farkındayım. Bu sorumluluk ile daha da çok çalışacağım.

Size naçizane bir tavsiye verecek olursam eğer benim düştüğüm hataya düşmemek için İngilizce’nizi geç olmadan geliştirmeye bakın derim ben. Yukarıda da söylediğim gibi İngilizce bir ayrıcalık değil, zorunluluktur. En başta demiştim ya bir şeyler üretebilmek için bu blog sayfasını açtım diye. Üretmek bizim ülkemize olan bir borcumuz. Bunu sadece bir sayfa için düşünmeyin. Normal hayatımız için bahsediyorum. Ülkemizin gelişebilmesi adına bize çok büyük sorumluluklar düşüyor. Bunların en önemlisi üretmek ve dışarıya satabilmek. Dışarıdaki ülkeler ile bu satışı gerçekleştirebilmemiz için en gerekli şeylerden birisi de yabancı bir dil bilmek. Günümüzde en yaygın kullanılan dillerden birisi de İngilizce olduğu için ve ülkemizde İngilizce dilini benimsediği için geç olmadan öğrenmek zorundayız.

Sorularınız için bana gencerhavvahilal@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Sağlıcakla Kalın…

Yorum bırakın